31 Mart 2008 Pazartesi

Önce Yol ve Su, Sonra Kapsama Alanı!


Turkcell’in tarife yumurtlayan tavuk reklamı ilk çıktığında bana çok sempatik ve yaratıcı gelmişti. Eminim birçok kişide de aynı izlenimi bırakmıştır. Zaten firmada reklamın hoşluğundan etkili bir biçimde yararlandı ve versiyonlarını görmüş olduk kısa süre içinde.

Cellocan’ların tatlılığına diyecek birşeyim yok, gayet sevimliler ve kendilerini izlettirmeyi başarıyorlar. Fakat son çıkan reklamlarının aynı izlenimi yarattığını söyleyemeyeceğim.
Köylerimizdeki kapsama alanının genişliğini belirtmek amaçlı bir reklam. Ama nedense izlediğimde bende bıraktığı izlenim kapsama alanı olmuyor. Aksine reklamın övünülecek tarafından çok, eleştirilecek tarafları olduğunu düşünüyorum.

Ülkemizin eğitim, kültür ve ekonomik seviyesini ele alacak olursak, reklamda insanların birbirleriyle yaptıkları telefon konuşmalarını pek sempatik bulamıyorum.. Ekonomik seviyesi düşük insanlarda görmeye alışık olduğumuz son model cep telefonları sınıf atlamanın en kolay ve en ucuz yolu bu kesimin gözünde. Ayrıca yapılan telefon konuşmaları da komik gelmiştir bana hep.Özellikle otobüslerde gördüğüm eve alınacak ekmek sayısının komik bir şekilde cep telefonuyla belirlenmesi gibi bir durum söz konusu bu reklamda. Reklamın çekildiği yerde yaşayan insanların düzgün yolları suları yok ama cep telefonu şebekeleri var.

Bu durum üniversitelerin çalışmalarına bile konu oluyor. Küreselleşme, iletişim teknolojilerinin hızlı gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlıyor. Ancak eşitsiz ve dengesiz olan bu gelişme, özellikle az gelişmiş ülkelerde çelişkiler ortaya çıkarıyor. Kırsal kesimlerde artan yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe rağmen, bazı iletişim teknolojileri son derece hızla yaygınlaşıyor. Örneğin, araştırma kapsamında görüşülen köylülerin yüzde 82’sinin cep telefonu, yüzde 16’sının uydu anteni var. Ancak, bunların çoğunun hiçbir sosyal güvencesi yok. Hatta bazılarının yaşadıkları köylerde yol ve su bile bulunmuyor.Reklamda mizah olarak ön plana çkarılan konuya ,ben bu ülkede yaşayan birisi olarak tebessüm edemiyorum.

Tabiki firmalar kendilerini, ulaştıkları yerleri genişletmeye çalışacaklar,bu işlerinin bir parçası ama bu reklamın içeriğinden duyduğum hoşnutsuzluğu gidermeye yetmiyor. Avea’nın kapsama alanı reklamını Turkcell’in reklamına göre daha mantıklı bir reklam olarak görüyorum. Birçok kampanyada farklı konseptte reklamlar kullanan ve yeterince başarılı olan Turkcell’in bu reklamının firma adına çok stratejik bir konumda olmadığnı düşünüyorum.

9 Mart 2008 Pazar

Patates Cipsi Savaşları - Çıtır Ayşe, Ayşe Teyze'ye karşı

Ayşe Elmacı, nam-ı değer Ayşe Teyze 2003 yılında konuk oldu evlerimize. Patates diyarı Ödemiş'te bir turşu fabrikasında işçiyken, birgün köye gelen reklamcılar sayesinde hayatı değişti ve reklam yıldızı oldu. Sevimli şivesiyle, içten gülüşüyle, "yiyin gari" demesiyle kendisini Türk halkına sevdirmesi çok zor olmadı. Lays'in patateslerinin saflığının, doğallığının, tazeliğinin simgesi oldu adeta. Firma da Ayşe Teyze'nin performansından memnun kalmış olacak ki, 2008'e geldiğimizde hala beraber çalışmaya devam ediyorlar.

Ne var ki FritoLay'in Türkiye cips pazarında ki en ciddi rakibi Kar Gıda'ya ait Lays'in ikame ürünü, Cipso da reklamlarında bir "Ayşe" figürü kullanmaya başladı. Cipso'nun reklamında da olaylar köy yerinde geçse de, kullandıkları "Çıtır Ayşe" daha çok Ayşe Teyze'mizin gençlik yıllarını andırmakta.
Cipso, kendi ürününden önce Lays'i akla getiren, soğuk esprilerle bezenmiş reklam stratejisiyle ne kadar başarılı olur bilinmez ancak bir izleyici ve tüketici olarak kendi görüşüm, bu tarz taklit reklamların aslını yaşatığı görüşünde.

4 Mart 2008 Salı

reCİKS

Yaşamdan bir şeyler olması benim için daha önemli en azından hepimizin yaşayabileceği olaylara karşı daha dikkatli olmamıza, aklımızın bi köşesinde kalmasına yardımcı olur. Hepimiz aynı okulun öğrencileriyiz ama ne yazık ki genelin çizdiği imajın altında kalıyoruz. Okulumuz etrafındaki şık yerlerinde bu imaj kaynaklı pazarlama yöntemlerindeki değişiklikler rahatsız edici. Önümdeki örneği de sizle paylaşmam gerek tabii. İzmir'de yaşayan çoğu insan Reci's restaurantının adını,sistemini,kalitesini ve fiyatlarını az çok bilir ve buna güvenerek orayı seçerler. Biz de o yolu izlemiştik ama karşılaştığımız şeyler karşısında imajın işletmelerin kendilerini pazarlama sistemlerinde değişikliğe gittiklerini gördük. Örneğin; Reci's in Göztepe şubesinde en basitinden bir kolanın fiyatı normale göre pahalı da olsa miktarı az değil ama Balçovadaki şubelerinde bu da yok. Aynı zamanda hizmette de farklılık söz konusu; bahsettiğimiz şubedeki garsonlar müşterilerin bilgilerini kendilerine göre ölçmeye yeltenecek hatta cevapları beğenmeyecek kadar ukalaca bir tavır içindeler. Bu imajın etkilerini sanırım iki tarafta fazlasıyla görüyor. Reci's beklediği ilgiyi göremiyor, bizler de bu sevdiğimiz mekandan istediğimiz ve beklediğimiz keyfi alamıyoruz.

2 Mart 2008 Pazar

Pepsi Max

"Hayatını Maksimum Yaşa" sloganıyla Pepsi Max adından söz ettirmeyi başardı. Tabi bu başarıda Aysun Kayacı'nın payını da yadırgamamak lazım. Pepsi Max şeker içermiyor, cola pazarında şekersiz ilk maksimum cola tadını vererek bir devrimi başlatmıştır. Reklam filminden de anlaşılacağı üzere Pepsi Max hedef kitle olarak hayattan tat almayı amaçlayan erkekleri gözönüne alıyor. Görsel anlamda da bunu siyah açma halkası, koyu mavi ve siyah ambalıjıyla da kanıtlıyor. Kampanyanın etkili olmasında öpüşmek, güzellik, dudak gibi öğeler hedef kitleyi tavlama açısından muazzam bir şekilde kullanılmış. Aysun Kayacı da işin hakkını vermiş. Fakat dikkatimi çeken bir şey oldu. Bugüne kadar light ürünler hep kadınlara yönelik piyasaya sürülmüştür. Örneğin Eti form reklamları kadının günlük yaşamında da formda kalmasını vurgulamıştır. İlk kez light bir ürünün erkeklere yönelik yapıldığını görüyorum. Pepsi Max'ı Türkiye'ye getirirken erkeklere oynayıp kızlar zaten içer düşüncesi hakim gibi. Bu açıdan reklam evet çok ses uyandırdı ama çok fazla bir etki yaratıcağını kendi adıma düşünmüyorum. Bu arada Pepsi Max'ın son reklamında başarıyla rol alan Aysel Gürel'i rahmetle anıyoruz.