13 Nisan 2008 Pazar

İzleyiciye 5 kat daha uzun süreli etki yapan reklam 'Domestos güçlü etki'


Herkesin dilinde kötüyüm ben kötüyüm sözleri...Domestos reklamlarının sevimsiz ama bir okadar da dikkat çeken reklam kahramanı yaratığımız. Kendisinin gerçekten de kötü bir görünümü olmasına rağmen izleyicinin söylediği sözlerle ve hareketleriyle ilgisini çekmeyi başarıp, reklamı izlenebilir hale getiriyor. Oysaki çok sıradan bir reklam. Maliyeti göründüğü gibi gayet düşük olmalı...Beyaz bir arka fon kocaman bir domestos ve yaratığımız...
Mesaj bu reklamda ilgi çekilecek duruma getirilip insanların gözü önüne seriliyor. Mikropların sağlığa zararlı oldunu ayrıca ne gibi hastalıklar yapabileceğini şarkı haline getirerek insan beyninde kalıcı etkiler bırakıyor.Reklamda ana mesajından sapacak herhangi bir görsel etki söz konusu değil. Mikrobun Domestos'la yok edilebileceğini ve diğer ürünlerden daha uzun süreli olduğunu izleyiciye yansıtıyor.Ayrıca reklamda çok fazla müşteri kitlesi sınırlaması da getirmemiş.Her temizliğe ve sağlığa önem veren insana hitab eden bir reklam ki bu da büyük bir müşteri kitlesi. Çoğu izlediğimiz maliyetli ve bir okadar saçma, ürünle alakasız olan reklamların aksine gayet eğlenceli bir reklam olmuş..

5 Nisan 2008 Cumartesi

Light kolalar ölmez, sadece isim değiştirir!

Şu günlerde Pepsi ve Coca Cola arasındaki kıyasıya rekabet, şekersiz ürünleri Max ve Zero arasında iyice kızıştı. İlk önce Pepsi Max'i içmeyi, Aysun Kayacı'yla öpüşmekle eş tuttu. Ardından Coca Cola Zero'yu tanıttı ve Uğur Yücel'li reklam serilerine başladı. Bugünse kafamızı nereye çevirsek Coca Cola Zero afişlerini görüyoruz. Peki ne oldu da yıllardır bildiğimiz Diet Pepsi ve Coca Cola Light sadece isim ve kutu değiştirerek önümüze sunuldu? Bu durumun en büyük nedeni olarak Türkiye'de erkeklerin "light" ya da "diet" ürün tüketmeyi erkekliklerine yedirememeleri gösteriliyor. Başka bir deyişle erkekler light kola isterken zorlanıyorlar. Aslında bugüne kadar ki reklam filmlerine bakarsak bunun pekte yanlış olduğu söylenemez. Coca Cola Light reklamlarında mafya - sert erkek figürü çiziyor ve onlara Coca Cola Zero içiriyor. Keza Pepsi Max'te de ürünü tüketenler hep erkek ve ödülleri de hep Aysun Kayacı. Anlaşılan bu iki büyük firma bayanları çantada keklik görüp, erkeklere oynuyor. Light ürünler yeni isimleriyle başarılı olur mu bilinmez ancak bilinen o ki light kolalar, normal kolaya göre çok daha zararlı.

Yeni Ford Focus'a ...

http://www.youtube.com/watch?v=w4y272NI7J8
öncelikle reklamı izlemeyenler için bu link e bakmalarını rica ediyorum.

Araba reklamı dendiği zaman lastik,far,direksyon,boş yollar,virajlar,hız gösterileri, güvenlik,sağlam yol tutuş sloganlarına o kadar alışmışım ki bu reklamı görünce hayran kalmıştım.Klasik araba reklamlarının o kadar dışında ki... Özellikle de bir bayan sürücü olarak amacım sadece ulaşımımı sağlamakken arabalara ve markaya saygım arttı.

Yeni modelin Pazarlaması için seçilen yöntem o kadar saygın ve yaratıcı ki.Farklı bir bakış açısıyla bir arabanın parçalarının ne kadar işlevsel olabileceğini göstermişler bizlere.Yeni Focus`un benim ilgimi çeken reklam filminin oluşum hikayesi ''Aracınızın her parçası yeniden yorumlandı” fikri üzerinden ilerlemiş. 22 kişilik dizayn ekibi ile yaklaşık 7 hafta süren bir çalışma sonrasında, Focus`un 21 orjinal parçasından oluşturulan ve gerçekten çalınabilen enstrümanlar yapıldı. Örneğin aracımızın şanzımanı ve motor kaputunun kenar kısımları ile gerçek bas gitar ve piano telleri eklenerek yapılmış.

Bu enstrümanların yarattığı müziğin, harmoni ana fikrini çok güzel aktardığını;reklamı izlerken arabanın fiyatı,özellikleri yerine markanın pazarlama anlayışlarının paraya endeksli olmadığı, başarılı, yaratıcı, şık bir markanın akıllara geldiğini ve markanın imajını yükseltmeyi başardıklarını düşünüyorum.

Ve tebrik ediyorum...

NAME YOUR PORSCHE

Porsche markası “Name Your Porsche (Porsche’ne isim koy) adlı yeni hizmeti ile son zamanların alışıldık marka kimlik stratejilerine, otomotiv sektöründen güçlü bir örnek sundu. Artık, Porsche sahipleri araçlarına istedikleri kimliği verebilecekler. Normalde model isminin yer aldığı bölüm, bu hizmet ile yerini sahibinin; ismine, şirketine, sevgilisine hatta belki de kedisinin ismine bırakacak. Ayrıca, seçilen kelimeler Porsche markasının orjinal fontunda olacağı gibi isteğe göre siyah, gri, krom ya da altın olabiliyor. Name Your Porsche.com adlı sitede hizmet hakkında detaylı fiyatlandırma yapılıyor olmasına rağmen, yaklaşık beş harflik bir kelime 375€ ‘dan harf sayısının artması ve özel seçimlere göre 900€ ‘ lara kadar çıkıyor. Dünya genelinde tüm Porsche sahipleri buradan sipariş verebiliyor.
Aslında çoğumuz araçların belli bölgelerine modifiye edilen, kimlik kazandırılan kelimelere alışığız. Hatta bir dönem araçların arkalarına yazılan yazıların arkadaş sohbetleri arasında kahkahalara sebep olduğunu da yaşamışlığımız var. Sayılı olsa da plakalarına isim yazdıranları da biliyoruz. Fakat Porsche gibi bir marka kendi müşterilerine bu fırsatı sunuyorsa, söz konusu alışkanlıklar yerini bireysel gösterişe bırakıyor. Aslında amaç da bu! Tabii böyle bir etkiye tepkiler hep aynı olmak zorunda değildir. Mesela İstanbul’da ” Kro ya da Görmemiş” iken, Las Vegas’ da “Cool” olabilirsiniz:)

2 Nisan 2008 Çarşamba

TÜRKİYE'DE PAZARLAMA

Pazarlamayla ilgili bir sürü kavram görmekteyiz. Fakat Türkiye’de pazarlamanın önemi ne kadar biliniyor ve kurumlarca ne derecede düzgün uygulanıyor?

Aslında her konuda potansiyeli çok yüksek bir millet olduğumuzu düşünüyorum. Fakat hemen hemen her konuda da kolaya kaçmayı seviyoruz. Bundan pazarlamada haliyle nasibini alıyor. Müşteri odaklı düşünmek yerine ,’Kaynağımı buldum ürettim, bir şekilde satarım.’ mantığı egemen bizim üreticimizde. Böyle bir mantalitenin pazarlamaya yaklaşımını tartışmıyorum bile. Bu yaklaşımın sonucunda da ne üretirsem satarım mantığı tutmuyor.

Günümüz Türkiye’sinde artık ‘rekabet’ ön planda ve olmazsa olmazlardan birisi. Belki eski zamanlarda bu yaklaşımın geçerliliğinden söz edebilirdik. Ama artık çağımızin gerektirdiği adımları atmamız gerektiğini düşünüyorum. Eğer atmazsak böyle bir rekabet ortamında pek şansımız olacağınıda zannetmiyorum. Pazarlamaya önem vermeyen birçok şirket zarar etme ve hatta piyasadan silinme riskini göz önünde bulundurmalıdır.

Ülkemizde aslında alınacak ürünü incelemek yerine, eş dosttan duyulanlar her zaman daha önemli oluyor. Bu noktada pazarlamanın önemini anlıyoruz. Bu da etkili bir pazarlamanın kalite açısından çok ta yüksek standartlarda olmayan bir ürünü bile sattıracağını gösteriyor. Bu ele alabileceğimiz en basit örnek fakat birçok firma bunu bile yapmaktan aciz. Türkiye’de ancak büyük ve kurumsallaşmış şirketlerin yaptığı pazarlamaya ‘etkin’ sıfatını ekleyebiliyoruz. Çünkü bu şirketler altyapılarını oturmuş olup, pazarlamanın şirketlerinin geleceğine ayna tuttuğunun da farkındadırlar.


Global dünyada artık kıtalararası bir rekabet hakim ve firmalar pazarlamayı o kadar etkili bir biçimde yapıyorlar ki dünya pazarında rekabet edebiliyorlar. Türkiye ise anca kendi ürünlerini yurtdışına başka şirketlerin etiketi altına girmek koşuluyla pazarlayabiliyor. Bu nedenle üstündeki isim bizim olmadıktan sonra pazarlanan ürünlerin hiçbir anlamı kalmıyor.